Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Bugün Afyonkarahisar'da olduklarını, burada bir müze açılışı yaptıklarını, ardından da Eskişehir'e geçtiklerini belirten Erdoğan, Eskişehir'de, bugüne kadar yapılmış miting ve açılış törenlerinin en güçlüsünü yaptıklarını söyledi.
"Bayramda ilk köy evlerinin teslimi olacak. Kalıcı konutların da planlanandan önce tamamlanması söz konusu olabilir mi?" sorusuna Erdoğan, "O, çok iddialı bir ifade veya yaklaşım olur. Şu anda Bakanlığımız bu konuda bütün imkanlarını seferber etmiş durumda. Biz bir yılı, daha önceki deneyimlerimizden hareketle söyledik." yanıtını verdi.
Bunu, Van'da, Bingöl'de, Antalya'da, Manavgat'ta, Karadeniz'de, Kastamonu'da uyguladıklarını anımsatan Erdoğan, edindikleri bu tecrübeyi deprem bölgesine de aktaracaklarını kaydetti.
Bütün firmaları seferber ettiklerini, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un bütün ekipleriyle çalışmasını sürdürdüğünü söyleyen Erdoğan, bir taraftan enkaz kaldırma çalışmalarının bir taraftan zemin etüt çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Enkazı kaldırdığımız yere bu inşaatları yapmak gibi bir yanlışa girilmemesi gerekir. Çünkü zeminlerin buralardaki etüdünün raporları çok önemli. Bu raporlar gelecek ki ona göre adımlar atalım. Bunların içinde ağır hasar, orta hasar var, bir de hafif olanı var. Biz diyoruz ki az hasarlı olanlarda dahi biz tereddüt göstermeyelim, güçlendirme vesaire bunlara girmeyelim, bunları da sıfırdan yıkalım, buralarda da zeminin sağlıklı olduğu yerlerde bunları yapalım. Zemin artı 3, zemin artı bilemediniz 4-5. Bir de bunları hafif elemanlarla yapmak önemli. Şu an itibarıyla bu hassasiyetler içerisinde tünel, radye kalıp sistemleriyle adımları atıyoruz. Bunları yetiştirmenin gayreti içerisinde olacağız."
"Titiz bir çalışma yürütülüyor"
Erdoğan, "Depremzedelerin yeni yapılan gayrimenkullerinin tesliminde hak kaybı olup olmayacağıyla ilgili bir tartışma var. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?" sorusu üzerine, "Gayrimenkullerde hak kaybı olmaması için titiz bir çalışma ekiplerimiz yürütüyor." dedi.
İzmir'de, Elazığ'da, Giresun'da, Manavgat'ta, daha önceki afetlerde vatandaşların kaybettiği ev, iş yeri, dükkan ne varsa, devletin hepsini yeniden yaptığını hatırlatan Erdoğan, buralarda bir hak kaybının olmadığının altını çizdi.
Bu deprem sonrasında da aynı hassasiyet içerisinde olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Depremzedelerimizin iki dairesi vardı, ikisi de yıkıldı. Bir tanesi için hak sahibi olarak yenisi tekrar yapılıyor. Diğerleri için ise ya rezerv alanlardan ya da kentsel dönüşüm teklif ediliyor. Konutların dağılımı da kurayla belirleniyor. Şehirlerimizde inşa edilen yeni yerleşim alanlarıyla, yeni cazibe merkezleri ortaya çıktığı için ev sahibi olmak da kiralık ev bulmak da daha kolay hale geliyor. Bu arada bir de maalesef üzülüyoruz, inşallah seçimden sonra bu konuda işin üzerine gideceğiz, kiraların büyük şehirlerde ciddi manada yükseltildiğini görüyoruz. Bu vicdani değil, ahlaki, insani değil. Yani bu bir fırsatçılıktır. Bu fırsatçılığa da yasal düzenlemelerle kesinlikle izin vermeyeceğiz."
"Yeni bir hazırlığın içerisindeyiz"
"Deprem riskiyle ilgili İstanbul, tartışmaların en yoğun yaşandığı yer. Riskli alanlardaki yapıların taşınmasıyla ilgili çalışmalar ne düzeyde?" sorusuna Erdoğan, "İstanbul'un 39 ilçesini kapsayan bir risk haritasını Bakanlığımız çıkarttı. Buna göre İstanbul'da 220 bin bina ve yaklaşık 1,5 milyon bağımsız bölüm risk altında." cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar acil dönüşmesi gereken toplam 695 bin konutun dönüşümünün tamamlandığını aktararak, 39 ilçede, 412 milyon metrekare büyüklüğe sahip 188 ayrı alanda kentsel dönüşüm projelerini sürdürdüklerini söyledi.
Bu kapsamda halen 93 bin konutun inşasının devam ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti::
"Şimdi yeni bir hazırlığın içindeyiz. İstanbul'da toplam 1 milyon nüfuslu 2 ayrı şehir kuralım. Bu Kanal İstanbul'un bir tarafında 500 bin, bir diğer tarafında 500 bin olmak üzere, böyle bir rezerv alan oluşturalım. Bu, şu demektir, yani Avrupa ve Asya yakasında 500 bin, 500 bin, 1 milyonluk bir rezerv alanı. Şehrin iki yakasının çeperlerinde yapacağımız bu yerleşimler, adeta uydu kent modeli olacak. Bunun için de Anadolu ve Avrupa yakasında 130 milyon metrekare yere ihtiyacımız var. Bakanlığımız yerleri büyük ölçüde belirledi. Bu alanlarda yapılacak konutlar, sadece riskli binasını dönüştürmek isteyen vatandaşlarımız için kullanılacak. Mesela Avcılar'da bu tür sıkıntıları çok yaşadık. Bunu yaşadığımız zaman, Avcılar'daki vatandaşlarımıza biz yeri gösterdiğimizde, endişeyle buralara taşınmadılar ama şimdi bu tür olaylar, onların bu türlü yaklaşımlarını da teşvik ediyor."
"İstanbul'a yeni toplanma alanları kazandıracağız"
İstanbul ile ilgili çalışmaları anlatan Erdoğan, "İstanbul'a ilave nüfus gelmeyecek, yeni bir nüfusun da gelmesine müsaade etmeyeceğiz. İstanbul'un merkezindeki riskli bölgelerde yoğunlaşan nüfusu, deprem riski az olan çeperlere doğru dağıtacağız. Ayrıca 500 bin konutun da bir kısmını yerinde dönüştüreceğiz, bir kısmını da zemin etütleri uygun olan, müsait olan yerlerde yapacağız. Çünkü sağlıksız konutları dönüştürürken, boşalan alanları yeşil alanlarla, sosyal donatı alanlarıyla değerlendireceğiz. Böylece şehre yeni toplanma alanları kazandırmış olacağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un trafiğini de rahatlatacaklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Şehrin havasını, suyunu, derelerini temizlemek zorundayız. Bu benim belediye başkanlığımdan gelen aynı zamanda tecrübem. Bakın şu anda siz Londra'da kalkıp Londra merkeze giremezsiniz. Hepsi belli bir izne tabi, belli bir bedeli var. Bu bedeli ödersiniz, bu şekilde girersiniz. Bunun için de biz, 5 yıllık bir takvim çıkardık. Projemiz, sadece İstanbul'u tek başına değil, tüm Marmara'yı, Trakya'yı içeriyor. Bölgenin tamamını, konutları, sanayisi, kültürü, ticareti ile geliştireceğiz. Gelecekteki depremlere karşı hazırlıklı hale getireceğiz. Bu kapsamda afetlere karşı İstanbul Mekansal Strateji Planı'nı hayata geçiriyoruz. İşte bakın kültürel noktada bir adım attık. Ne yaptık? Rami'deki kışlayı getirdik, Milli Kütüphane haline dönüştürdük. Şu anda tıklım tıklım her gün orası doluyor, taşıyor. Aynen Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi gibi 24 saat açık, ikramlar vesaire hepsiyle birlikte. Ege Bölgemiz için de benzer bir çalışma hazırlığımız var. Rezerv Şehir Projemizi deprem tehlikesinin yüksek olduğu tüm bölgelerde yaygınlaştıracağız. Depremi yaşayan yerlerden başlayarak 7 Coğrafi Bölgede 7 Rezerv Şehir Projesi için çalışmalara başladık."
6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde milletin takdire şayan bir dayanışma seferberliği gösterdiğini belirten Erdoğan, asrın felaketine karşı asrın dayanışmasının sergilendiğini vurguladı.
Erdoğan, "Aynı seferberliği ve dayanışmayı depreme ve diğer afetlere hazırlık için de sergilememiz gerekiyor. Vatandaşlarımdan ben bir kez daha rica ediyorum. Kentsel dönüşüm konusunda ne olur bize yardımcı olun. Muhalefetin kentsel dönüşümle alakalı, bunu rantsal dönüşüm olarak ifade etmesi hele hele bay bay Kemal'in kalkıp da bunu, 'Boğazı izlemek, seyretmek, görmek için bu kentsel dönüşüm yapılıyor.' ifadeleri acemiliğin ta kendisidir." diye konuştu.
"İnsanımızın can ve mal güvenliğinden başka bir şey düşünemeyiz"
Çamlıca Camisi'nin hemen altında kentsel dönüşüm yaptıklarını anlatan Erdoğan, o kentsel dönüşüme ilk zamanlar karşı çıkanların, şimdi yolunu kesip, "Ne olur aynı uygulamayı bize de yapın." dediklerini aktardı.
Erdoğan, kentsel dönüşümü yapılan yerlerdeki binaların bulunduğu alanda fiyatlarının da arttığını söyledi. Söz konusu konutlara vatandaşların yerleşmeye başladığını da ifade eden Erdoğan, "Vatandaşın o memnuniyeti beni de çok memnun ediyor. Zira insanımızın can ve mal güvenliğinden başka bir şey düşünemeyiz. Orada benim vatandaşım can güvenliği içerisinde yaşaması, o memnuniyeti, Allah sizden razı olsun demesi bizi çok mutlu ediyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gelin el birliğiyle şehirlerimizi, köylerimizi yeni planlamalarla yeni projelendirmelerle daha güvenilir hale getirelim." çağrısında bulundu.
Üsküdar Belediyesinin dün akşam Harem'de 50 bin kişilik bir iftar verdiğini, orada vatandaşlarla birlikte olduklarını, iftardan sonra da Nevmekan'da üniversiteli gençlerle buluştuklarını, dertleştiklerini anlatan Erdoğan, gençlerin bu tür mekanları görmesi ve mutlu olduklarını hissetmenin bir Cumhurbaşkanı olarak kendisini de sevindirdiğini dile getirdi.
Erdoğan, artık bu milletin tek bir ferdinin bile yıkıntılar altında can vermemesini istediklerini söyledi.
Üsküdar'daki iftar programında deprem bölgesinden gelen ve Kredi Yurtlar Kurumu'nun Üsküdar'daki binalarında kalan vatandaşların da bulunduğunu anlatan Erdoğan, depremzedelerin, "Biz şimdi enkazların altından kalktık, bizi buraya getirdiniz, burada da şimdi herhangi bir sıkıntımız yok. Ama biz bir an önce dönelim." dediklerini aktardı. Erdoğan, "Dönmeyeceksiniz. Biz oradaki binaları bitirelim, o zamana kadar siz burada huzur içinde çocuklarınızla beraber kalın. Yeme, içme, giyim herhangi bir sıkıntınız yok. Ama bittiği zaman sizleri tekrar geldiğiniz yere uğurlayalım." dediğini aktardı.
"40 yıllık siyasi hayatım her zaman bu yoğunlukta geçmiştir"
Seçim kampanyası sürecinde program ve atılacak adımlara ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim için siyasette bugüne kadar hiç durmak, duraksamak olmadı. 40 yıllık siyasi hayatım her zaman bu yoğunlukta geçmiştir. Eşim, çocuklarım hep bu yoğunluğu benimle yaşamışlardır. Bazı programlarda da hep açıklamışımdır. Bir gece geç saatte eve geldim, baktım ki odamın kapısına ufak pusula yapıştırılmış. 'Babacığım bir geceni de bize ayır.' Kızımın notu. Çünkü o beni göremiyor. Sabah erkenden okula gidecek. Ben de 01.00-01.30'da gelmişim. Tabii duygulandım. Sabah onu yolcu ederken de tabii dertleniyorsunuz, gözleriniz yaşlı hale geliyor. Bütün bu duygular içerisinde bir siyasi hayat. Ama onlar da hiçbir zaman bunun dışında, hayatları boyunca; üniversiteyi bitirdiler, şu oldu bu oldu filan, yurt dışında okudular ama hiçbir zaman bunu hissettirmediler. Anneleri de hissettirmedi. Böyle bir hayat yaşadık. Şimdi burada da aynı hayatı yaşıyoruz."
Eşi Emine Erdoğan'ın da deprem bölgelerine kendisiyle ya da beraberindekilerle gittiğini anlatan Erdoğan, "Şimdi ben bayramın ikinci, üçüncü gününe deprem bölgesine programlar yaptım. Konut teslimine gideceğim. Şu ana kadar zaten depremzedelerimizle iftar sofralarında hep bir araya geldik. Yeni konutların bazı yerlerde temellerini attık. Ama şimdi bayramda da teslim törenine gideceğiz. Köy evlerinin teslimine gideceğiz. Yanılmıyorsam 17 köy evi var. Projeler çok güzel, şimdi o projelerin teslim töreninde bulunmamak, hakikaten yani hasılayı millet adına toplamamak olur. Şimdi bunu yaparken ben bir şeyi hedefliyorum. Nedir o? Acaba bazı iş adamlarımızı bunu yapmak suretiyle teşvik eder miyiz?" ifadesini kullandı.
"O güveni halkınıza verirseniz, bu halk sizinle ölüme gider"
Köy evleri projesine dikkati çeken Erdoğan, evlerin yanında ahırların da bulunduğunu, ayrıca büyükbaş ve küçükbaş hayvanın da verileceğini belirtti.
Erdoğan, "Oraya yerleşecek olan benim vatandaşım, o hayvanların sütünü, peynire vesaire çevirecek. Bunu da paraya çevirmek suretiyle benim vatandaşım, 'Allah devletimden razı olsun.' diyecek. Çünkü devletin varlığı ne için? Bunun için, devlet bunun ne işin var; vatandaşı için halkı için var." dedi.
Bu evlerin benzerlerini Manavgat'ta da yaptıklarını, evler için söz verdiklerinde ise inanmayanların olduğunu dile getiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Teslim törenine gittim. Bir vatandaş dedi ki, 'Benim eve gelecek misin?' Senin eve değil de yandaki eve gidelim, ona söz verdim dedim. Sonra yandaki eve gidince eşiyle yanıma geldi, 'Başkanım bir şey söyleyeyim mi? İnan, sen bu konutları bize bu kadar kısa zamanda yapıp teslim edeceğini söylediğinde ben sana inanmamıştım. Hakkını bana helal et.' dedi. Aynı şekilde traktörü yanan bir vatandaş da 'Benim traktörüm yandı. Ben şimdi ne yapacağım?' dedi. 'Bir hafta içinde traktörün sana gelecek.' dedim. 'Yok' dedi. Bir hafta içinde ona traktörü de teslim edince o da çok çok duygulandı. Mesele, siyasetin yalan üzerine değil, doğrular üzerine bina edilmiş olmasıdır. Eğer doğrular üzerine siyaseti bina ederseniz, o güveni halkınıza verirseniz, bu halk sizinle ölüme gider."
"Vur, Ama Dinle" kitapçığı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü iken hazırladığı "Vur, Ama Dinle" kitapçığını gösteren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunun için de neler neler var. Burada o aczinin, o çöküşünün burada kendi ağzından, kendi dilinden beyanları var. Savaş Ay'ın programında o sefaleti vardı ya, burada da işte onları kendi dilinden anlatıyor. 'Tamam, yanlışlarımız oldu, eksiklerimiz var, şu var, bu var vesaire ama biraz da bizi dinleyin.' diyor. Bu aczin bir ifadesi. Tabii herkes başına geçtiği kurumun başarısını kitaplaştırır. Bay bay Kemal ise SSK'yı nasıl batırdığını, yani başarısızlığının kitabını yazmış. Şaka değil, gerçek. Kendisinin yönetimindeki SSK hastanelerinin o dönemdeki rezil haline uydurma bahaneleri içeren 'Vur, Ama Dinle' başlıklı bu kitap hazırlıyor. Bu kitapta bay bay Kemal'in kendi ağzından başarısızlığının itirafı var. Ama öyle pişkin ki başarısızlığın sorumluluğunu kabul edemiyor. Hatta rahmetli Savaş Ay'ın programında gösterdiği rezillikler gerçek değil diye gidip rapor hazırlattırıyor. Hastane kuyruklarında inleyen vatandaşımıza sorsaydın."
Kasımpaşa'da doğup büyüdüğünü dile getiren Erdoğan, Cemil Taşçıoğlu'nun adının verildiği Okmeydanı SSK Hastanesi'nin eski halini anımsattı. Savaş Ay'ın, dönemin hastaneleriyle ilgili programından bir kesitin de izlendiği yayında Erdoğan, "Rahmetli Savaş Ay hayatta olsaydı, bugünün şehir hastanelerini, eğitim araştırma hastanelerini görseydi, o zaman o özlemini duyduğu hastaneleri yakalamış olacaktı." dedi.
Siyasette il başkanı olduğu dönemde teşkilatlarının bir tanesinde çalışan bir arkadaşının eşinin Okmeydanı SSK Hastanesi'ndeki doğum esnasında vefat ettiğini, bebeğin neredeyse rehin alınacağını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böyle bir sosyal devlet olur mu? Bay bay Kemal, sen bize ne anlatıyorsun? Senin devlet diye bir derdin var mı? Senin halk diye bir derdin var mı? Biz şu terbiyeyle büyüdük. Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Ondan sonra kalkarsın böyle bir tane saçma broşür hazırlarsın. Bu seni kurtarmaz. İşte 14 Mayıs, bunun hesabının verileceği gün olacak."
Bu hafta Kocaeli'de yine bir şehir hastanesi açılışı yaptıklarını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Allah'ıma hamdolsun, ebedi alemde biz de bu güzelliklerin hesabını vereceğiz. Bunları yaptık ve önümüzü çeviren bütün hasta yakınları diyorlar ki, 'Allah sizden razı olsun. Bizi böyle pırıl pırıl yerlerde tedavi ediyorsunuz.' Ben şimdi vatandaşıma sesleniyorum. İşte bir tarafta bu hastaneleri hayata geçirmiş olan Tayyip Erdoğan ve ekibi var, Cumhur İttifakı var, bir tarafta da bay bay Kemal'in o SSK'nın başında olduğu dönemlerde yapmış olduğu hastanelerin durumu var. Bir tarafta şu anda terör örgütünün parlamentodaki uzantısıyla işbirliği yapan ve dağdan, Kandil'den 'Biz bay bay Kemal'in yanındayız.' diye haberler gönderen teröristlerin savunduğu bir maalesef yedili masa var. Ama bir tarafta da hamdolsun milletinin bütün her şeyine sahip çıkmanın ahdi içerisinde olan bir Cumhur İttifakı var."
Bir taraftan Togg'u piyasaya sürdüklerini, bir taraftan da Sarayburnu'nda TCG Anadolu'yu millete tanıttıklarını belirten Erdoğan, "TCG Anadolu'yu milletimize tanıtırken bakıyorsunuz orada gemiyi gezenler hepsi bize dua ediyorlar. Ama bunlar da diyorlar ki bu maket. Togg için maket, TCG Anadolu için maket. TCG Anadolu'nun güvertesindeki İHA, SİHA, Akıncı, Kızılelma, helikopterleri görüyorlar. Bir de teşekkür edin. Yok. Ben iftihar ettim." dedi.
TCG Anadolu'da 1300'ün üzerinde personelin görev yaptığını belirten Erdoğan, geminin bu personel ile mavi denizlere açılacağını, oradan Türk'ün gücünün dünyaya haykırılacağını belirtti.
Erdoğan, "Biz şimdi bununla yetinmiyoruz. Görüşmelerim var İspanya ile bunu İspanyollarla beraber yaptık. İngilizlerle görüşmelerim var vesaire. Bütün bunlarla yaptığımız bu görüşmelerle bunun şimdi iki misli büyüklüğündekini inşallah yapacağız. Uçak gemimizi daha da büyüteceğiz ve böylece denizlerdeki gücümüzü çok daha artırmamız gerekiyor. İnşallah Barbaros'un torunları, Barbaros'a layık olduğunu gösterecek. Ama 14 Mayıs'ta ben de vatandaşımdan gerekli destekleri bekliyorum." ifadesini kullandı.
İstanbul'un Beşiktaş ilçesi Levent Mahallesi'nde inşa edilen Barbaros Hayrettin Paşa Camisi'ni hatırlatan Erdoğan, "Barbaros Hayrettin Paşa'nın leventleri oradan sahile indikleri için oranın adı Levent, semtin adı oradan geliyor. Biz de caminin adını Barbaros Hayrettin Paşa Camisi koyduk. Muhteşem bir eser ortaya çıktı. Çünkü o bölgede bu büyüklükte bir cami yoktu. Dedik ki 'Barbaros Hayrettin'in torunlarına bu yakışır.' Onu da her şeyiyle bütün süslemeler, özellikle tezhip, ebru denizin dalgalarını cama işlemişler. Bütün mimarlarımıza bundan dolayı teşekkür ediyoruz." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi geçmişi ve tecrübesi doğrultusunda sahadaki durumu nasıl gözlemlediğine ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
"Ben bugüne kadar muhalefette bay bay Kemal'in dışında diğerlerinin isimlerini pek anmadım. Fakat son zamanlarda onlar da şirazesinden çıktığı için bazen onları da şöyle masaya yatırmak gerekiyor. Çünkü 14 Mayıs tarihi bir seçim. Tabii bu ekibin içerisinde çok yakın çalıştığım kişiler var malum. Bunlardan bir tanesi başbakanlık makamına getirip öyle bir yanlış yaptığım kişi, diğeri genç yaşta bakanlıklara getirdiğim bir kişi. Bunların ekonomiyle filan yakından uzaktan alakası yok. Ekonomiden zerre kadar ilgisi, alakası olmayan bu kişilerle mesela bunların bir tanesi bebecandır. Biz Davos'ta Strauss-Kahn'la, IMF'nin başındaydı o zaman, bir görüşme yaptık. O görüşmede kendisine dedim ki, 'Bak sen bize gönderiyorsun, bu elemanların bize siyasi akıl vermeye gelmesin. Onlar para taksitini alırlar, dönerler. Ama kalkıp da Türkiye'yi yönetemezler. Türkiye'nin Başbakanı benim, Türkiye'yi ben yönetirim.' Tabii biraz adamın rengi attı. Sene o zaman 2013 filan. 2013'te biz IMF'nin ipini kestik. 2003 bizim iktidara girişimiz ve onlarla bu görüşmeyi yaptıktan sonra 2013'e kadar devam ettik. 2013'te parayı tamamen bitirdik, ödemeler bitti. Ondan sonra da IMF ile bizim ilişkilerimiz tamamen bitti. O zaman bizim Merkez Bankamızın döviz rezervi de 27,5 milyar dolar civarındaydı."
"Son imzayı koyan kim? Son imzayı koyan Başbakan. Sen kimsin?"
Erdoğan, Başbakanlığı döneminde Merkez Bankası döviz rezervinin 135 milyar dolara kadar çıktığını ifade ederek, "Şimdi hava atıyor zaman zaman. O getirmiş oraya. Yahu son imzayı koyan kim? Son imzayı koyan Başbakan. Sen kimsin? Her şeyden önce haddini bileceksin. Yani son imzayı koyan Başbakan olmadıktan sonra senin yapacağın ne olabilir?" diye konuştu.
Türk lirasından altı sıfır atılacağı zaman buna da karşı çıkıldığını, hatta "Taksim Meydanı'na çıkıp anırırım" diyen köşe yazarları bulunduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün hala yazıyorlar. Şimdi o duymuştur. Zaten başbakanlık görevine gelenin de durumu malum. Bütün bunlarla beraber 2013'ten sonra IMF ile işi bitirdik. Peki daha sonra ne oldu? CHP'nin çok övdüğü bir zat var. Otel kapılarının arkasında kendisi ve bir de İP'in hazinecisi, bunlar birbirlerine yakın oldukları için IMF ile görüşmeler yaptılar. IMF'yle görüşmeleri yaptıkları zaman ne tavsiyesinde bulundular, dediler ki, 'şu anda AK Parti IMF'den mali destek almalı, yani borçlanmalı.' Biz ne dedik, 'Hayır, biz kendimize yetiyoruz. Borçlanmamıza gerek yok.' Ne oldu, borçlanmadık da battık mı? Ha bu işi çok iyi biliyordun. Ana muhalefet. Yavru muhalefet. Ne oldu? Batırabildiler mi bizi? Battık mı, yok. Biz yolumuza devam ediyoruz."
"Enflasyon yavaş yavaş düşüyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizin düşürülmesine yönelik eleştirilere de değinerek, "Faizi düşüreceğiz ve düşürdük. Ne oldu? Battık mı? Dünyada hala herkes faizi yükseltiyor. Biz faizi düşürdük, düşürüyoruz." dedi. Bu arada enflasyonun da yavaş yavaş düştüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu anda enflasyonun durumu iyi değil, biraz yüksek. Ama çok daha yüksekti, buralara kadar indi ve daha da inecek. Çünkü bizim için önemli olan düşük faiz, yüksek enflasyon değil. Düşük faizle yüksek yatırım. Bunu başarmamız lazım. Burada bizim bir beşli mantığımız var. Yatırım, istihdam, üretim, cari fazlaya dayalı büyüme. Yani biz şu anda bu beşli başlıkla bunu başarıyoruz ve bunun üzerine de yürüyoruz. Bunu da inşallah 14 Mayıs'tan sonraki süreçte başarılı bir şekilde sürdüreceğiz. Haklılığımız zaten dünyada takdir ediliyor. 'Yüksek faizle bizler doğru yapmadık' diyorlar. Bunu yaptığımız ikili görüşmelerde de bize kendileri ifade ediyorlar. İnşallah 14 Mayıs bunun en güzel habercisi olacak. Milletimiz tarihi gelişmeler karşısında nihai noktada asla kararsızlık göstermez ve asla da yanlış yapmaz."
"Türkiye modeli ekonomiden geri dönüş yok diyorsunuz değil mi?" sorusuna Erdoğan, "Dünyada herkes kendine göre bir modelinden bahsediyor. Biz de 'Türkiye Modeli' diyoruz. Türkiye Modeli'yle biz de dünyada örnek olacağız. Bunu görecekler." yanıtını verdi.
"Ailenin güçlendirilmesine, gençlerimizin desteklenmesine özel önem vereceğiz"
Erdoğan, AK Parti'nin seçim beyannamesinde yer alan Aile Koruma Kalkanı Programı, evlenecek gençlere teşvik, Aile ve Gençlik Bankası gibi başlıkların sorulması üzerine, son dönemde dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de aile kurumunu, çocukları, gençleri hedef alan sinsi bir saldırı bulunduğunu belirtti.
Bunun için gelecek dönemde önceliklerinin başına aileyi ve gençleri aldıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık AK Parti'nin klasiği haline gelen eser ve hizmet projelerimizin yanında ailenin güçlendirilmesine, gençlerimizin desteklenmesine özel önem vereceğiz. Bu çalışmaları, kaynağını kendi doğal gaz ve petrol gelirlerimizden sağlayacağımız Aile ve Gençlik Bankası'yla destekleyeceğiz." dedi.
Bunun dünyada en güzel örneğinin Norveç'te uygulandığını aktaran Erdoğan, "Doğal gazıyla, petrolüyle güçlü bir ülke ve orada gençlere ait bir fon var. Kendi gençlerine belli bir yüzdeyi, belli bir oranı ayırıyor ve ona hiç dokunulmuyor. Gençler evleneceği zaman vesaire oradan çekmek suretiyle bunu kullanıyor. Şimdi biz bunun benzerini, inşallah Karadeniz doğal gazından aile ve gençliğe buradan tahsisini yapacağız." diye konuştu.
Aile ve Gençlik Bankası'nda bunun rezerv edileceğini, gençlerin evleneceği zaman buradan kredi kullanabileceğini anlatan Erdoğan, "Uzun süre bununla ilgili kendilerine herhangi bu noktada ödeme sıkıntısı yaşatmayacağız. Ev hanımlarının emekliliğine, sigorta primlerinin bir kısmını ödeyerek destek vereceğiz. Her ailede gençler başta olmak üzere en az bir çalışan olmasını sağlayacağız. Gençlerimizi evlendirerek kendi yuvalarını kurmaya da teşvik edeceğiz. Bunun için yeni evlenen çiftlere 2 yılı geri ödemesiz 48 ay vadeli 150 bin lira faizsiz 'evlilik kredisi' vereceğiz." bilgilerini paylaştı.
"LGBT masası"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bir yandan da aile yapımızı tehdit eden LGBT gibi sapkın eğilimlere karşı etkin mücadele edeceğiz. Şimdi CHP, LGBT'yi savunuyor mu, savunuyor. PKK denilen terör örgütünün parlamentodaki uzantısı LGBT'yi savunuyor mu, savunuyor. Peki bu yedili masanın etrafındaki diğerleri buna karşı 'Biz karşıyız' diyebiliyorlar mı, ne İYİ Parti diyebiliyor ne diğer yavru ortaklar diyebiliyor. Hiçbirisi kalkıp da bugüne kadar 'Biz LGBT'ye karşıyız' diyemediler. Bu ne demektir? Kişi arkadaşının dinindendir. Ben bunlara ne diyorum? LGBT masası." şeklinde konuştu.
Kadın hakları ile ailenin korunmasını, birbirinin tamamlayıcısı bir bütün olarak ele aldıklarını belirten Erdoğan, kadınları şiddetten, diğer her türlü ayrımcılık ve mağduriyetten korumayı sürdüreceklerini vurguladı.
Cumhur İttifakı'nın ve AK Parti'nin, kadına şiddetle mücadelede çok kararlı olduğunun ve bu konuda taviz verilmeyeceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün yasal mevzuatlarımızı çok daha kararlı bir şekilde işleteceğiz. Dolayısıyla Türkiye Yüzyılı ailenin yüz yılı, kadının yüz yılı, inşallah gençlerin yüz yılı olacak." değerlendirmesini yaptı.
"HDP cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına destek verme kararı aldı. Siz özellikle altılı masayla, CHP ile ittifakla HDP arasında nasıl bir işbirliği olduğunu değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu altılı masa olmaktan çıktı. Ta bizim başta söylediğimiz gibi 'bu artık masanın altındaki de artık üstüne çıktı ve yedili masa oldu.' Şimdi bu yedili masa özellikle bizim Kürt vatandaşlarımızı da biliyorsunuz istismar ediyor yaptığı zulümlerle. Bir defa burada bir CHP'nin ittifakı var. CHP'nin benim Kürt vatandaşlarımı, Kürt kardeşlerimi sevmek diye bir derdi yok. Bunların hepsi yalan. Güneydoğu'da, Doğu'da CHP'nin esamesi bile okunmuyor. O şimdi kalkıp işte terör örgütünün Güneydoğu, Doğu'daki uzantılarıyla parlamentoya girişinden bir şeyler elde etmeye çalışıyor. Bizim şu an itibarıyla özellikle Güneydoğu'daki, Doğu'daki benim Kürt kardeşlerimle, vatandaşlarımla da bir problem yok. Son yaptığımız gerek Diyarbakır mitingimiz, açılışlarımız, gerek Malatya, Erzurum olsun bütün buralarda bizim Kürt vatandaşlarımızla, kardeşlerimizle dayanışmamız çok çok iyi bir konumda."
CHP ve HDP'nin bir araya gelip kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yaptığını, anlaştığını belirten Erdoğan, bunların içerisinde en çok dikkati çekenin Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracakları yönündeki açıklamaları olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracaksın da ne yapacaksınız? Neymiş yok 'inanç bilmem nesi' diye kendilerine göre yeni bir kurumdan bahsediyorlar. Bunların din düşmanlığı yeni değil. CHP'nin geçmişinde bu yok mu? var. CHP'nin geçmişinde, tarihinde zaten din düşmanlığı var. CHP hep bununla anılmış ve CHP ile HDP bir araya gelip kapalı kapılar arkasında yaptıkları bu pazarlıklarla bir mesaj veriyorlar. O da nedir? Benim Kürt kardeşimi nasıl aldatacaklar, bu. Bizim iktidara gelişimize kadar Güneydoğu'da, Doğu'da buralara yapılmış herhangi bir yatırım var mıydı, yoktu. Biz iktidar olduk ve sözüm benim şuydu; 'Batı'da ne varsa Doğu'da, Güneydoğu'da da o olacak. Peki oldu mu? Ben şimdi iddiayla söylüyorum. 'Evet oldu.'" ifadelerini kullandı.
"Türk, Kürt bu ülkenin asli unsurlarıyız"
Ağrı'da, Iğdır'da, Muş'ta, Hakkari Yüksekova'da havalimanı bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, bölgeyi bu konuda hiçbir zaman mahrum etmediklerini söyledi.
Geçmişte Türkiye genelinde 76 üniversite bulunduğunu, bunu 81 ilde 208 üniversiteye çıkardıklarını anlatan Erdoğan, "Üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Iğdır'ın da Hakkari'nin de Muş'un da Ağrı'nın da hepsinde artık üniversitelerimiz var. Niye? Ben oradaki kardeşlerimi Kürt'tür diye üniversitesi olmadan bırakamazdım. Onların da üniversitesini yaptık ve onlar da orada okuyup icabında oradaki üniversiteye ne yapıyor, gidebiliyor." diye konuştu.
"Onlar ne kadar Kürt ise biz de o kadar Kürt'üz. Biz Türk-Kürt bu ülkenin asli unsurlarıyız." diyen Erdoğan, bu noktada yasakların kalktığını, Kürtçe bilboardlara artık sloganlarını yazabildiklerini ve Kürtçe konuşabildiklerini dile getirdi.
"Benim milletim, millidir, yerlidir"
Bunların hepsinin geçmişte yasak olduğunu anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık kendilerine göre televizyon yayını yapabiliyorlar. Devlet aynı şekilde bir kanalında Kürtçe yayına müsaade etti, bu yapılabiliyor. Daha önce bunlar yoktu ve birçok Kürt ulemasının içerisinden biz Mem u Zin'i falan yayınladık. Kültürel noktada da önlerini açalım istedik. Bu arada Kandil, HDP üzerinden kendisine sinsi ve kanlı bir alan açma hesabı yapıyor. Peki bay bay Kemal de onların desteğiyle makam kapma derdinde değil mi? Selo ile ilgili olumsuz bir yaklaşımı var mı bay bay Kemal'in... 51 Kürt vatandaşımızın Diyarbakır'da ölümüne neden olmadı mı? Cezaevine niye girdi, bunlardan dolayı girdi ve şu anda bunlardan dolayı içeride yatıyor. Aynı şekilde bugün İmralı'daki niye yatıyor?
Şimdi bunlar ne sözü veriyor; 'Selo'yu da çıkaracağız, ondan sonra evlat katili malum İmralı'dakini de çıkaracağız.' Bunun sözünü veriyorlar. Bununla da kalmıyorlar bütün FETÖ'den içeride kimler varsa bunları çıkaracağız. Söylediği şu; 'Siz beni destekleyin, koltuğu kapalım sonra da istediğinizi vereyim.' Böyle bir fotoğraftan ne çıkar? Öncelikle bu ülkede artık terörle mücadele diye bir şey kalmaz. Terörün kendini o mücadeleyi yapacak mekanizmanın başına getirirseniz başka ne olur?"
Bu ülkenin terör devleti olmadığını ve teröristlere ekmek çıkmayacağına işaret eden Erdoğan, "PKK'nın İmralı'daki elebaşını bırakmak istiyor. Elinde onlarca Kürt'ün ve Türk'ün kanı olan Selo'yu bırakmak istiyor. Belli ki HDP Kandil'den aldığı talimatları Ankara'da bay bay Kemal'e aktaracak o ve yedi yardımcısı da bunları yerine getirecek. Hayır bir tanesi çok enteresan, isim vermeme gerek yok, yine o masanın etrafında olanlardan. Ya diyor 'siz LGBT için ne yapacaksınız' verdiği cevap ne biliyor musunuz? 'Ya onu gelelim de ondan sonra konuşuruz.' Onun için ben milletime sesleniyorum. Burada benim milletim, millidir, yerlidir, dik duracak ve inşallah 14 Mayıs'ta da bunlara gerektiği cevabı verecek." şeklinde konuştu.
"Kürt düşmanı arıyorsan HDP'ye bakacaksın"
"Bir tarafta PKK bir tarafta FETÖ, belki de ilk defa bu seçimde 'çok net bir şekilde geleceğiz' diyorlar. Nereden cesaret alıyorlar bunlar, böyle konuşmayı onlara ne sağlıyor? sorusuna Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Batı bunlara şu anda ciddi manada gazı veriyor. Batı da şu anda özellikle Amerika'da Biden'ın yapmış olduğu açıklama bu işe ilk gazı veren olmuştur. Avrupa'ya gelince Avrupa'da Almanya bu işin başını çekiyor. Fransa aynı şekilde bu işin başını çekiyor. Tabii bizim gözümüzde PKK ayrıdır, Kürt kardeşlerimiz ayrıdır. Kürt kardeşlerimle PKK'yı biz bir arada tasavvur edemeyiz. Eğer Kürt düşmanı arıyorsan özellikle HDP'ye bakacaksın. Kürt düşmanı arıyorsan CHP'ye bakacaksın. Bunlar Kürt kardeşlerimize düşmanlar. Kürtlere yıllarca zulmeden bugün bay bay Kemal'in temsil ettiği CHP, HDP zihniyetidir. Kürt kardeşlerimin yaşadığı bütün mağduriyetleri gideren, hak ve özgürlük taleplerini karşılayan ise AK Parti'dir. Kendi dilini özgürce konuşmasından tutun, bilboardlara varıncaya kadar her yerde artık Kürtçeyi serbestçe konuşur hale geldiler, bizimle."
Kürtlerin en çok oyu AK Parti'ye verdiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bay bay Kemal PKK, HDP şantajına o kadar boyun eğmiş durumda ki 'terör örgütü PKK' bile diyemiyor, diyemez. 'Yüzyıllık bir dönemi değiştireceğiz.' diyor. Öbürü ne diyor, 'Kesinlikle artık bu dönem sona erecek.' diyor. Nedir bu dönem? AK Parti'nin Cumhur İttifakının olduğu dönem... Çok daha enteresan 'Apo'nun heykelini dikeceğiz, öbürü çıkıyor kesinlikle bunları çıkaracağız.' diyen kim bay bay Kemal... Bunu söylerken de hiç bu milletin değerlerine saygı da göstermiyor. Şu anda da tam manasıyla tornistan yapıp tamamen yalan üzerine bina edilmiş bir konuşma serisini devam ettiriyor. Sanki 3-5 hafta önce söyledikleri bir kenara konmuş, şimdi yeni bir tez ileri sürüyor. Teröristlerle öyle bir pazarlık yapmış ki HDP'lilerin CHP'ye yaptığı hakaretlere bile ağzını açıp tek kelime edemiyor. Değmez, bay bay Kemal değmez, gidicisin, gidici... Benim milletim teröristlerle el ele, kol kola olanlara bu ülkeyi teslim etmez ben buna inanıyorum."
Geçmiş seçimlerde kampanya ve çalışmaları ile ilgili video gösteriminin ardından neler hissettiğinin sorulması üzerine Erdoğan, "2022'den bugüne kadar sürekli bir tırmanış ve bu tırmanışta milletle bir bütünleşme var. Bu arada bize ihanet edenler olmadı mı, oldu. Onlar da kendilerine göre yeni bir yol çizdiler fakat onlar bir şey kazanmadılar. Onlar aslında değerlerinden çok şey kaybettiler ve çok nadim olacaklar ve Rabbim inşallah lütfeder de şu 14 Mayıs'tan büyük bir zaferle çıkmamız halinde bunlar siyasi mevta olacaklar." diye konuştu.
14 Mayıs sonrasının Türkiye için bir şahlanış dönemi olacağını belirten Erdoğan, "Cumhur İttifakı çok daha farklı bir heyecanla, çok daha farklı bir direniş, kadroyla birlikte iş başına inşallah gelecek. Ve edinilen tecrübeler var, bunlarda devlet yönetme tecrübesi diye bir şey yok koy bir kenara. Ama Cumhur İttifakı'nda böyle bir tecrübe var. Bu tecrübe bir zenginliktir." dedi.
Bu tecrübeyle birlikte geleceğe yürüyeceklerini söyleyen Erdoğan, "İktidarımızla beraber ülkemizi bu teröristlere, bunların kırpıntılarına filan asla teslim etmeden emin adımlarla yolumuza devam edeceğiz. Yeter ki milletim bize 'yürü' desin. Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan desin. Ve biz de Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne inşallah çıkartacağız." şeklinde konuştu.
Başarılı bir yönetim için güçlü bir lider ve tecrübeli bir kadroya sahip olunması gerektiğine inandıklarını ifade eden Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray ve Avrasya Tüneli gibi yaptıkları çalışmaları hatırlattı.
Osman Gazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü gibi eserleri de anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların sıradan işler olmadığını aktardı.
Erdoğan, "Bunlar durup dururken olmadı. Bu belli bir tecrübenin, belli bir deneyimin ve belli bir azmin, gayretin neticesi. Böyle geldik buralara. Şu anda yollarımızdaki bu güzellikler ve vatandaşların hepsinin bizlere şükranları buradan kaynaklanıyor. Bugün otomobil satışlarına baktığınız zaman ciddi manada otomobil satışları var. Niye? Bütün işte bu yolların güzelliği onlara bunu sağladı. Bakıyorsunuz şimdi hızlı trende İstanbul-Ankara, nereden nereye? Yüksek hızlı trende adımlar attık, nereden nereye? Şimdi bunu daha da ileri taşıyabilmek için kesinlikle AK Parti iktidarının devamı şart." şeklinde konuştu.
Ankara-Sivas hızlı tren hattının açılışının hatırlatılması üzerine, Erdoğan "İnşallah ona da seçim öncesi katılacağız." dedi.
"Milletimizin yetki vermesiyle hemen kabinemizi kurarız"
"Seçim sonrasında nasıl bir kabineyle karşılaşacağız?" sorusuna Erdoğan, "Milletim 14 Mayıs'ta yetkiyi verdiği andan itibaren çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edecek iradeye de kadrolara da sahibiz. Yani bizim ciddi manada bir kadro zenginliğimiz var. Diğerleri gibi acaba ne olacak filan falan böyle bir durumda değiliz. Milletimizin yetki vermesiyle Cumhurbaşkanı olarak hemen biz kabinemizi kurarız." yanıtını verdi.
Millet İttifakı'nın koalisyon oluşturmanın gayreti içerisinde olduğunu, kendilerinin böyle bir dertlerinin bulunmadığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz siyasetçi olur, bürokrat olur, iş dünyasından olur, üniversiteden olur, kültür sanat dünyasından olur, spor dünyasından olur, sivil toplum kuruluşlarından olur. Hepsi de mümkün. Çünkü bu dönemde edinilen bir tecrübe var. Milletimizle birlikte seçim zaferimizin sevincini yaşadıktan sonra ülkemize en güzel hizmeti edecek kabineyi biz oluşturabiliriz. Emin olun en rahat olduğumuz konu budur. Biz hep ne diyoruz? Durmak yok, yola devam."
"İstanbul'u bir finans merkezi haline getireceğiz"
İstanbul Finans Merkezi'nin açılışının anımsatılması üzerine de Erdoğan, İstanbul'u bir finans merkezi haline getirme hedefini 10-15 yıl önce söylediğini belirtti.
İstanbul'u dünyadaki finansı buraya çekecek bir donanıma sahip kılmak gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Şimdi mimarisiyle her şeyiyle şu anda bu finans merkezimiz gerçekten çok ciddi bir çekim alanı haline geldi. Şimdi artık talipler çoğalıyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası'nı ve kamu bankalarını İstanbul'a taşımayı dile getirdiğinde buna karşı çıkıldığını belirterek, "Gördüğünüz gibi burada gerek kamu bankalarımız, gerek merkez bankası, bütünüyle, diğer bankalar hepsi yerini aldığı gibi burada Türkiye'nin de gurur duyacağı bir merkez ortaya çıkmış oldu." diye konuştu.
Millet İttifakı'nın, şimdi tekrar "Kamu bankalarını Ankara'ya taşıyacağız." dediğini aktaran Erdoğan, "Ya bunların işi gücü bu. Bunlar da yapmak yok. Bunlar da yıkmak var. Bunların yerini değiştiremezsiniz. Geçti o iş, bitti. Bunun artık açılışı yapıldı. Personel yerleşti, hepsi yerli yerinde ve benim milletim de zaten 'Biz buraları değiştireceğiz, tekrar bunları Ankara'ya taşıyacağız' diyenlere gereken cevabı 14 Mayıs'ta ben inanıyorum ki sandıkta verecektir." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin önümüzdeki süreçte daha fazla yatırım çekebilmesi için bir dizi adım gelir mi?" sorusu üzerine şöyle konuştu:
"Şu anda bu oluşum zaten birçok uluslararası yatırımı buraya çekecek. Artık Londra piyasası filan çöktü. New York çöktü ve şimdi İstanbul, bunu fırsata dönüştürecek. Böyle bir dönemin içindeyiz ve bu dönem içerisinde de şu anda fırsata bunu dönüştürürken artık uluslararası camia, uluslararası finans sektörü, bakacaksınız ki artık İstanbul Finans Merkezi'ne yerleşecek. Buradan yerler kiralamaya başladılar. Buralara tamamıyla taşınacaklar ve kısa vadede bölgesel orta vadede ise küresel bir merkez olarak önde gelen küresel finans merkezleri arasında İstanbul yerini alacak. On yılda İstanbul Finans Merkezi'ni dünyanın ilk on merkezi arasında konumlandırmayı hedefliyoruz ve bu merkez finansal hizmet ihracatımıza da önemli katkılar sağlayacak. Türkiye Yüzyılı'nın finans ayağının sembolü inşallah burası olacak."
Müjde 20 Nisan'da
Karadeniz'deki doğal gaz çalışmaları hatırlatılarak, "Bunun özellikle gaz fiyatları üzerinden vatandaşa nasıl yansıyacağı gibi bir müjdeniz olacak mı?" sorusu üzerine Erdoğan, müjdeyi 20 Nisan'da açıklayacağını bildirdi.
Erdoğan, Karadeniz gazının ilk fazının Filyos'ta devreye alınacağını, Sakarya Gaz Sahası'nın, keşiften ilk üretime kadar dünyanın en hızlı yapılan deniz saha geliştirme projesi olduğunu anlattı.
Kuyulardaki vanalar açılarak, deniz altındaki ana iletim hattına 16 Nisan'da gaz verilmeye başlandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu sahadaki üretimi üç yıl içinde 40 milyon metreküpe kadar çıkaracağız. İkinci faz bitince tüm konutların gaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyeye ulaşacağız ve burada inşallah bir yandan da yeni keşifler için hazırlıklar yapıyoruz. Orta Karadeniz'de sismik çalışmalar tamamlandı. Değerlendirme aşamasına geçildi. Doğu Karadeniz'de sismik çalışmalar sürüyor. Sismik çalışmaların ardından da sondaj çalışmaları başlayacak. Batı Karadeniz'deki keşif bölgenin potansiyelinin yüksek olduğunu gösteriyor. İnşallah hem kendi gazımızı üretecek hem de diğer ülkelere gaz satacak bir seviyeye geleceğimiz günleri de göreceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akkuyu Nükleer Santrali'ne ilişkin bir soruya da şu yanıtı verdi:
"27 Nisan'da Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne taze yakıt getirilmesi törenini yapacağız. Sahaya taze yakıt getirilmesiyle Akkuyu, Nükleer Tesis statüsü kazanacak. Törene Sayın Putin de video konferansla bağlanacak. Bir yıl içerisinde yakıtın yüklenmesi, test, kalibrasyon ve geçici üretim hazırlıkları yapılacak ve ilk ünite elektrik üretimine inşallah başlayacak. Birer yıl arayla üç ünite de devreye alınacak. Ülkemizin elektriğinin yüzde 10'u bu santralden karşılanacak. Ekonomiye 6,5 milyar dolar bir katkı sağlayacak Akkuyu ayrıca 7 milyar metreküp doğal gaz ithalatını da ne yapacak, önleyecek. İnşallah yeni dönemde ülkemizin ikinci nükleer güç santraliyle ilgili hazırlıkları da hızlandıracağız, bu arada önemli olan bir konu da şu, biliyorsunuz Trakya aynı zamanda bir hab haline geliyor, oradan Batı'ya da doğal gaz naklini, dağıtımını inşallah yapmış olacağız."
Türkiye'nin nükleer gücüne ilişkin soru üzerine Erdoğan, dört ünite olan nükleer enerjinin ilk merkezini açacaklarını anımsatarak, "Çin ve Kore ile görüşmelerimiz oldu. Yaptığımız görüşmeler neticesinde buralarda da yapacağımız anlaşmayla adımları atacağız." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin dünyanın en önemli nükleer güçlerinden biri olacağını vurgulayan Erdoğan, Türkiye Yüzyılı'nın aynı zamanda enerjinin yüz yılı olacağını söyledi.
"Batı dünyasının emir verdiği günler geride kaldı"
Nükleer enerji santralinde yüzlerce gencin yetiştiğini bildiren Erdoğan, "Türkiye, artık eski Türkiye değil. Batı dünyasının bize emir verdiği, sadece tüketici olduğumuz günler geride kaldı. Biz, yerli ve milli bir anlayışta küresel alanda varlık göstereceğiz. Bunların devamı inşallah Türkiye'ye sınıf atlatacak." diye konuştu.
Gabar bölgesinde günlük yaklaşık 10 bin varillik petrol üretiminin yapıldığını aktaran Erdoğan, "Burası şimdilik Türkiye'nin en çok üretim yapılan bölgesi. Bu yıl içerisinde hedef 15 ilave kuyu, bunlarla birlikte günlük üretimi 20 bin varile çıkarmak. Diğer kuyularla birlikte yurt içi petrol üretiminde hedefimiz, günlük 100 bin varile çıkmak. Allah'ın iziyle petrolde de dışa bağımlılığımızı adım adım azaltacağız." açıklamasını yaptı.
"Sudan'da yaşanan gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz"
Sudan'da yaşanan son gelişmelere ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sudan'da yaşanan gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz. Bugün Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun kardeşimizle bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Sudan'daki iki tarafla da telefonla ayrıca ben de görüşeceğim. Sayın Tebbun'un onlarla görüşmesini rica ettim. Dedim 'Birlikte bu çalışmayı yapmamızda fayda var.' Çünkü Sudan'daki olay kardeşin kardeşi öldürmesi olayı, buna fırsat vermemek lazım. Türkiye olarak, geçiş sürecini başından bu yana samimiyetle destekledik. Sudan devletinin ve halkının yanında yer aldık. Anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak, Sudanlıların ülkenin geleceğini birlikte inşa etmeyi sürdürmelerini temenni ediyoruz."
"Sudan'ın barış ve istikrarına her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz"
Tunus'ta da bazı olumsuz gelişmelerin yaşandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Orada da Gannuşi kardeşimizi ne yazık ki mevcut yönetim aldı. Konuyla ilgili de yine Tebbun ile bir müşterek çalışmanın içerisine girerek şu mübarek ramazan ayında, bayramın arifesinde böyle bir irade ortaya konmasını doğru bulmadığımızı söyledik. Bugün telefon irtibatını gerek Cezayir gerekse Tunus'taki yönetimlerle henüz kuramadık. Temennimiz odur ki aramaya devam edeceğiz. Biz de yarın kendileriyle irtibatımızı kurabilirsek onlara da düşüncelerimizi ileteceğiz. Türkiye olarak Sudan'ın barış ve istikrarına her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz. Aynı şekilde Tunus'un da 'haram aylar' diye ifade edilen bu ramazan ayında böyle bir irade ortaya konmasını doğru bulmadığımızı yönetimle paylaşacağız."
Ramazan Bayramı namazını Ayasofya Camisi'nde, cuma namazını da Sultanahmet Camisi'nde kılmayı planladığını bildiren Erdoğan, bayramın ikinci ve üçüncü günlerinde de deprem bölgesinde olacağını belirtti.
İslam aleminin Ramazan Bayramı'nı tebrik eden Erdoğan, bayramlaşmaya giden vatandaşların trafik kurallarına dikkat etmesi uyarısında bulundu.