Akşam'dan Arzu Kurum'un haberine göre, Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremle birlikte 5 milyon kişinin bölgeden göç ettiği tahmin ediliyor. Gelen göç dalgasıyla birlikte kiralık konut stokunda 15 günde yüzde 25'lik bir düşüş yaşandığını kaydeden emlak sektörü temsilcileri, yalnızca ev sahiplerine verilen risk tespit raporu hakkının yeni kiralık konut arayışında bulunan kiracıların da mülk sahibinden talep etmeye başladığına dikkat çekiyor.
Hukukçular ise kiracıların, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ilçe ve il müdürlüklerine başvurarak risk tespit raporu isteyebileceğini ancak ret alabileceğini ifade ediyor. Uzmanlar, bu durumun büyük bir mağduriyet yarattığına işaret ederek, mülk sahibinin sorumluluktan kaçındığını, bu kapsamda bir düzenlemenin şart olduğunu savunuyor.
EV SAHİBİ BASKIN PİYASA
Kiracıların ev sahiplerinden risk raporu istediğini duymaya başladıklarını ancak şu anda daha çok ev sahibi baskın bir piyasa olduğunu anlatan EVA Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı, "Türkiye genelinde her dönemde 100 bine yakın kiralık konut stoku olur. Bu rakam haftalık 90-110 bin arasında değişir.
Gelen göç dalgasıyla birlikte 15 gün içerisinde Türkiye'deki kiralık yapı stoku yüzde 25 azaldı. Şu anda seksen binlere kadar düştü" ifadelerini kullandı. Yazıcı, mal sahibi olmalarına rağmen vatandaşların binalarına güvenmiyorlarsa kiraya verip dışarda, şehrin daha güvenli noktalarına taşınmayı konuşmaya başladığını dile getirdi.
ARAYIŞ İKİ KATINA ÇIKTI
Yeni kiralamalarda kiracıların, ev sahibinden risk raporu istemeye başladığını anlatan Hepsiemlak Genel Müdürü Zeynep Tandoğan da, "Kiracıların evlerde güvenli bir şekilde oturmaları ve afetlere karşı daha hazırlıklı olmaları için bu tarz önlemlere başvurmaları son derece önemli.
Bu nedenle, risk raporu talebi konut kiralama işlemlerinde sıkça karşılaşılan bir durum haline geldi" ifadelerini kullandı. Deprem sonrası tüketicilerin konut tercihlerinde önemli değişiklikler gözlemlediklerini belirten Tandoğan, "Özellikle deprem riski yüksek bölgelerde ikamet edenlerin daha güvenli ve sağlam yapı arayışına girdiğini gördük.
Bunun yanı sıra, özellikle yüksek katlı binalarda yaşayanların kat sayısını göz önünde bulunduruyor ve daha az katlı ve hatta müstakil yapılar tercih ediliyor" dedi. Tandoğan, depremden sonraki hafta itibarıyla kiralık ev arayışının normal trendinin yaklaşık iki katına çıktığını da gördüklerini dile getirdi.
YATAY MİMARİ ÖNE ÇIKACAK
Deprem sonrası tüketicilerin konut tercihlerinde bina dayanıklılığının en önemli kriter haline geldiğini ifade eden Zeynep Tandoğan şunları söyledi:
"Konut aranan bölgedeki zemin özellikleri, binaların yaş durumu ve sağlamlığı, alt yapının kalitesi ve varsa konutun risk raporu gibi faktörler tüketicilerin tercihlerinde ön plana çıktı."
Tandoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Kısa ve orta vadede bina temelinin ve inşaat malzemesinin sağlamlığı, konutun bulunduğu bölgenin deprem risk haritası, az bina yaşı ve binadaki kat sayısı, alt yapı kalitesi gibi faktörlerin önemi artarak devam edecek. Öte yandan ilerleyen dönemlerde müstakil, villa tipi evlerin ve yatay mimarinin daha fazla tercih edileceğini öngörüyoruz."
KİRACIYA DA HUKUKİ HAK VERİLMELİ
Doğrudan risk tespit başvurusunda bulanamayan kiracıların da tespit isteyebileceğini anlatan Avukat Faruk Aktay;
"Kiracılar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ilçe ve il müdürlüklerine başvurarak orada kiracı olarak ilgili yapının deprem riski olduğu endişelerini belirttikten sonra bu konuda maliklere süre verilmesine ilişkin bir başvuruyu yapabilirler. Çünkü burada bakanlık sen kimsin demez. Hukuki olarak ilgili menfaat sahibi. Ortada büyük bir mağduriyet var" dedi.
Öbür yandan bunun kiracılara doğrudan verilen bir hak olmadığına dikkati çeken Aktay, "Bakanlık bu noktada kiracının talebine dönmese idarenin sessiz kalma hakkı da var. 30 gün içerisinde burada idare susarsa ret sayılıyor" diye konuştu.
Konuyla ilgili idarenin olumsuz değerlendirmesini kiracının mahkemeye taşıma hakkı olmadığını da anlatan Aktay, "Dolayısıyla burada bir açmaz var. Bununla ilgili olarak kiracılara da hak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Burada maliklere tersine bir teşvik durumu var. Yaşamı risk altında olan kiracı oluyor. Ama malik daha fazla harcama yapmak istemediği için bu denetimden kaçabiliyor. Burada bir çözüm gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.