Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın üçüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, orta vadeli tahminler üretilirken, başlangıç noktası olarak iktisadi görünümü esas aldıklarını söyledi.
İthalat fiyatları, gıda fiyatları, küresel büyüme ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımları gözden geçirdiklerini ve güncellediklerini belirten Kavcıoğlu, "Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimin sıcak çatışma ortamına dönüşmesiyle tarihi yüksek seviyelere ulaşan emtia fiyatlarında son dönemde düşüşler gözlendi. Ayrıca Çin'deki salgın tedbirlerinin gevşetilmesi ve navlun kapasitelerinin artırılması da emtia fiyatlarındaki düşüşü destekledi. Böylece mevcut rapor döneminin başında oluşan yukarı yönlü tahmin sapması son dönemdeki olumlu gelişmelerle bir miktar telafi edildi. Petrol fiyatları üzerinde ise küresel talebe yönelik endişeler ile birlikte Rusya'ya yönelik yaptırım taahhütlerinin sürmesi, bazı enerji tesislerinin bakım ve onarımları gibi arz yönlü unsurların azalarak da olsa sürdüğü bir görünüm mevcut. Bu çerçevede, ham petrol fiyatlarına ve emtia fiyatlarının genel seviyesine ilişkin yıl ortalaması varsayımlarımızı 2022 yılı için büyük oranda korurken 2023 yılı için aşağı yönlü güncelledik. Jeopolitik riskleri, tarımsal emtia ve enerji fiyatlarındaki yüksek seviyeleri, ticaret kısıtlamalarını ve arz kısıtlarını dikkate alarak gıda fiyatlarına yönelik varsayımlarımızı 2022 ve 2023 yılları için yukarı yönlü güncelledik." değerlendirmesinde bulundu.
Kavcıoğlu, küresel iktisadi faaliyet üzerinde, jeopolitik riskler, artan enerji maliyetleri ve olası arz sıkıntılarına dair belirsizliklerin artmasına bağlı olarak dış talebe ilişkin varsayımları geçen rapor dönemine göre aşağı yönlü revize ettiklerinin altını çizerek, "Ayrıca, küresel enflasyondaki artışa bağlı 14 olarak önümüzdeki dönemde finansal koşulların bir önceki rapor döneminde öngörülenden daha sıkı olacağını varsaydık. Tahminler üretilirken, makroekonomik politikaların orta vadeli bir perspektifle enflasyonu düşürmeye odaklı, liralaşma adımları kapsamında koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünüm esas aldık." ifadelerini kullandı.
Enflasyon tahminlerini paylaşan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Temel varsayımlarımız ve kısa vadeli öngörülerimiz çerçevesinde, para politikası duruşunun sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda belirleneceği bir görünüm altında, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve negatif arz şoklarının sona ererek enerji dahil emtia fiyatlarının normalleşmesiyle enflasyonun kademeli olarak azalacağını ve hedeflere yakınsayacağını öngörüyoruz.
Tahminlerimize ilişkin belirtmek istediğim önemli bir unsur da tahmin aralıklarımıza ilişkindir. Enflasyon yükseldikçe enflasyon beklentilerindeki dağılım açılmakta, dolayısıyla enflasyonun tahmin edilebileceği aralık genişlemektedir. Bu durum tahmin patikamıza yansıtılmıştır. Bu çerçevede, enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları 2022 yılı sonunda yüzde 60,4, 2023 yıl sonunda yüzde 19,2 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,8 seviyelerine tekabül etmektedir. Böylece 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 17,6 puanlık güncellemeyle yüzde 42,8'den yüzde 60,4'e, 2023 yıl sonu tahminimizi ise 6,3 puanlık bir güncelleme ile yüzde 12,9'dan yüzde 19,2'e yükselttik. Her iki yıl için başlangıç koşullarındaki güncelleme tahminler üzerinde sırasıyla 4,1 ve 4,4 puan kadar etkili oldu. Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları ve gıda fiyatları varsayımlarındaki güncellemeler 2022 yılı enflasyon 15 tahminlerini sırası ile 7,4 ve 3,0 puan kadar yukarı çekerken, 2023 yılı enflasyon tahminlerini 0,1 ve 1 puan yükseltti. Yönetilen yönlendirilen fiyatlardaki ayarlamalar ve reel birim ücretlerdeki artışın 2022 yıl sonu enflasyon tahminini toplamda 2,8 puan artırıcı etkisi oldu. Bu kalemlerdeki güncellemenin 2023 yıl sonu enflasyon tahminine katkısı ise 0,9 puan ile daha düşük kaldı. Öte yandan, 2022 ve 2023 yılları için çıktı açığındaki güncellemenin tahminlere etkisinin oldukça sınırlı kalacağını hesaplıyoruz."
"Küresel enflasyondaki güçlü seyir devam etmekte"
Kavcıoğlu, yılın ikinci çeyreğinde gerçekleşen jeopolitik riskler ve etkileri halen devam eden salgından kaynaklanan enerji, arz kısıtları ve tedarik zinciri aksamalarının, küresel iktisadi faaliyeti olumsuz etkilediğin belirtti.
Rusya-Ukrayna çatışmasının Avro bölgesi başta olmak üzere enerji, emtia tedarikiyle fiyat ve ticaret kanalları üzerinde olumsuz etkisinin artarak sürmesinin küresel büyüme görünümü için risk teşkil ettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, enflasyondaki yükselişin beklenenden uzun süreceği düşüncesiyle alınan ve ülkeler arasında önemli farklılıklar gösteren para politikası kararlarının belirsizliğe yol açarak, küresel ekonomide belirgin yavaşlama olasılığını güçlendirdiğini söyledi.
Enerji ve emtia fiyatları, arz koşulları ve tedarik sürelerinde son dönemde göreli iyileşme olduğunu dile getiren Kavcıoğlu, bir taraftan Rusya-Ukrayna çatışması ve salgın nedeniyle tarihi yüksek seviyelere ulaşan enerji, endüstriyel metal ve tarımsal emtia fiyat endekslerinde sınırlı düşüşler görülürken, diğer taraftan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tedarik sürelerindeki gecikmelerin azalmaya başladığını ifade etti.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde tedarik süreleri son aylarda normal seviyelere yakınsarken, gelişmiş ülkelerdeki gecikme sürelerinin, iyileşmeye rağmen halen yüksek seviyesini koruduğunu belirten Kavcıoğlu, "Bununla birlikte enerji fiyatlarındaki yüksek seviyeler ve oynaklık, fiyatlar üzerinde baskı oluşturmaya devam etmektedir. Küresel enflasyondaki güçlü seyir devam etmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyon oranları son 25 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Söz konusu ülkelerdeki yıl sonu enflasyon tahminleri, arz kısıtları, enerji fiyatlarındaki belirsizlik ve enerji tedarik sürecindeki aksamalar gibi sebeplerle yukarı yönlü güncellenmiştir. Bu gelişmeler, küresel enflasyonun kalıcılığı konusundaki endişeleri de güçlendirmektedir." diye konuştu.
Kavcıoğlu, yaşanan büyük arz şoklarına rağmen yurt içi iktisadi faaliyetin, sürdürülebilir yapıda ve kesintisiz şekilde devam ettiğini dile getirerek, salgın sonrasında hızla normalleşen ve imalat sanayinin öncülüğünde dış ticaret yapısında dönüşüm geçiren Türkiye ekonomisinin, 2022'nin birinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 7,3 büyüdüğünü anımsattı.
Yıllık büyümeye net ihracatın son 5 çeyrek boyunca pozitif yönde katkı sağlamaya devam ettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, üretim tarafında ise hizmet ve sanayi sektörlerinin büyümeye katkı vermeyi sürdürdüğünü söyledi.
Türkiye ekonomisinin, üretim, ihracat ve istihdamı artırmayı merkeze alan yapısal dönüşüm sürecinde olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
"Bu sürecin yansıması olarak çevrimsel etkilerden arındırılmış cari dengemizdeki iyileşme eğilimi devam etmektedir. Fiyat ve iş çevrimi etkilerinden arındırıldığında Türkiye ekonomisi bu analizin yapılmaya başlandığı 2004'ten bu yana ilk defa ve üst üste iki çeyrek cari fazla vermiştir. Başka bir ifadeyle, küresel emtia fiyatları normalleşme eğilimine girdiğinde ekonomimiz cari fazla verme kapasitesine ulaşmış olacak. Bu durum, Türkiye ekonomisi için yeni bir dönemin başlangıcına, enerji ve emtia fiyatları normalleştiğinde kısa vadeli finansman ihtiyacının asgariye indiği ihracata dayalı büyümeye işaret etmektedir. Uygulamakta olduğumuz politikalarla, fiyat istikrarının temel unsurlarından birisi olarak gördüğümüz bu dönüşümün kalıcı olması için destek vermeye devam edeceğiz."
Kavcıoğlu, bu dönüşüm sürecinin sonucu olarak yatırım harcamalarının sağlıklı ve sürdürülebilir bir çerçevede devam ettiğine vurgu yaparak, üretim kapasitesini destekleyen yatırımların, özellikle sanayi üretiminin öncüsü olan makine-teçhizat yatırımlarının istikrarlı ve güçlü bir büyümeye işaret ettiğini söyledi.
Bu yılın ilk çeyreğinde makine-teçhizat yatırımlarının yıllık bazda yüzde 10,5 büyüdüğünü belirten Kavcıoğlu, sürdürülebilir büyüme ve fiyat istikrarına arz yönlü desteğin devamı için gerekli olan yatırım ihtiyacının ulaşılabilir, uzun vadeli ve düşük maliyetli Türk lirası finansmanla karşılanmasının önem arz ettiğini vurguladı. Kavcıoğlu, "Türkiye ekonomisinin üretim, ihracat ve istihdamı artırmaya odaklı güçlü ve sürdürülebilir büyüme performansının destekleyici bileşenleri olan makine-teçhizat yatırımlarının ve net ihracatın milli gelirden aldığı pay istikrarlı bir şekilde yükselmektedir." ifadesini kullandı.
"Üretimin yapısında sürdürülebilir bileşenlerin payının artması istihdama olumlu yansıdı"
Makine-teçhizat yatırımlarının istikrarlı artmasının, ekonominin arz kapasitesini büyüterek kalıcı fiyat istikrarına da katkı sağlayacağının altını çizen Kavcıoğlu, yılın ikinci çeyreğinde iç talep yataya yakın seyrederken, sanayi üretiminin dış talebin de katkısıyla gücünü koruduğunu söyledi.
Üretimde gözlenen artışın, imalat sanayinin geneline yayılırken ihracatçı sektörlerde sanayi üretiminin daha da güçlü seyrettiğini belirten Kavcıoğlu, sanayi ciro endekslerinin de yurt dışı talebin sanayi üretimini olumlu etkilediğini gösterdiğini bildirdi.
Güçlü ekonomik büyümenin kapasite kullanım oranlarına da yansıdığını, kapasite kullanım oranları tüm sektörlerde yükselirken, bazı alt sektörlerde tarihsel ortalamaların da üzerine çıktığını anlatan Kavcıoğlu, şöyle konuştu:
"Bu durum, ilave kapasite ihtiyacına işaret etmekte ve yatırım talebini desteklemektedir. Geçmiş dönem ortalamalarının üzerinde seyreden imalat sanayi kapasite kullanım oranları, firmaları kapasite genişletmeye teşvik etmek suretiyle, yatırımlardaki kuvvetli eğilimin devam edeceğine işaret etmektedir. Kapasite artışları son dönemde yatırım iştahı yüksek olan firmaların bulunduğu sektörlerde daha belirgindir. Nitekim, anket verileri de temmuz itibarıyla firmaların yatırım harcamalarının gelecek dönemlerde artmaya devam edeceğini göstermektedir. Bu eğilimin yatırım malı üreten ve ihracatçı sektörler başta olmak üzere tüm sektörlere yayılarak güçlendiğini gözlüyoruz. Ocak-mayıs ayları ortalamasıyla bakıldığında yatırım malları ithalat miktarında ve sermaye malları başta olmak üzere sanayi üretiminde görülen artışlar, sabit sermaye malları talebinin güçlü seyrettiğini teyit etmektedir."
Kavcıoğlu, üretimin yapısında yatırım ve ihracat gibi sürdürülebilir bileşenlerin payının artmasının istihdam üzerinde de olumlu yansımaları olduğunu dile getirerek, iş gücü piyasasında istihdama katılım oranı artmaya devam ederken işsiz sayısındaki gerileme eğiliminin de sürdürdüğünü ifade etti.
Mayıs ayı itibarıyla toplam istihdam edilen kişi sayısının mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak 30,8 milyon kişiyle tarihsel yüksek seviyeye ulaştığını belirten Kavcıoğlu, işsizlik oranının yüzde 10,9 olmasının istihdam açığının halen yüksek seviyelerde seyrettiğini gösterdiğini kaydetti.
Türkiye ekonomisindeki son dönem istihdam gelişmelerinin umut verici olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, 2020 yılı ikinci çeyrekten itibaren hızla artan sanayi üretiminin yanı sıra yatırım harcamaları ve ihracatın da etkisiyle istihdam edilen kişi sayısının 2022 yılının ilk çeyreği itibarıyla 1,3 milyonu hizmet sektöründe, 900 binden fazlası sanayi sektöründe olmak üzere yaklaşık 2,7 milyon kişi arttığını söyledi.
Kavcıoğlu, istihdamdaki artışın emsal ülkelere kıyasla oldukça yüksek olduğuna işaret ederek, "Yıl başından itibaren ise istihdamımız yaklaşık 846 bin kişi arttı. Katılım ve istihdam göstergelerinin salgın öncesi seviyelerin üzerine çıkmış olması, salgın sonrası iş gücü piyasalarının sağlığını göstermesi açısından önemli gelişmelerdir." dedi.
Salgın öncesi istikrarlı büyüme eğilimine sahip ihracatın, salgın sonrası keskin artış göstererek 2022 yılının ilk yarısında yıllık bazda yaklaşık yüzde 20 artışla 126 milyar dolar seviyesine ulaştığını anlatan Kavcıoğlu, bu miktarın, ihracat için ilk 6 ayda ulaşılan tarihsel en yüksek seviye olduğunu ifade etti.
Kritik dönemeçte ihracatçılara sağlanan uygun koşullar
Önemli ticari ortaklar arasındaki sıcak çatışmaya rağmen rekorlar kıran ihracat performansının üç temel sebebi olduğunu belirten Kavcıoğlu, "Birincisi, salgın sonrası küresel ticaretin yeniden şekillenişinde Türkiye'nin sahip olduğu avantajlar. İkincisi, ihracatçılarımızın dayanıklı ve esnek yapısı sayesinde değişen koşullara uyum sağlama kapasiteleri. Üçüncü sebebin ise başta Merkez Bankası olmak üzere finansal sistemimizin ülke ekonomimiz için kritik dönemeçte ihracatçımıza sağladığı uygun koşullar olduğunu değerlendiriyoruz. Mayıs itibarıyla yatırım ve ihracat kredilerinin ticari krediler içindeki payı yüzde 28'e yaklaşarak son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı." değerlendirmesinde bulundu.
Kavcıoğlu, yerli üretim ve ihracattaki artışın önem arz ettiğini dile getirerek, bu doğrultudaki ekonomik politikaların da katkısıyla fiyat etkilerinden arındırılmış ihracat miktar endeksinde güçlü bir artış ve ithalat miktar endeksinde ise kısmi azalış gerçekleştiğini söyledi. Kavcıoğlu, küresel enerji ve emtia fiyatları kaynaklı rekor seviyedeki fiyat artışlarının ithalat miktar endeksindeki düşüşün üzerinde olmasının dış ticaret açığındaki iyileşmeyi sınırlandırdığını bildirdi.
İhracatın ürün ve pazar çeşitliliğinin son dönemde hızlanmak suretiyle istikrarlı arttığını belirten Kavcıoğlu, 2022'de ihracatın ülke ve ürün çeşitliliğinin 2006'ya göre iki kat arttığını, 2015-2022 yıllarında ihracattaki artışın yaklaşık yüzde 29'unun yeni pazar girişleriyle gerçekleştiğini, ihracatçı firmalarının esnek ve dinamik yapısının ekonomiyi dışsal şoklara karşı koruduğunu kaydetti.
Firmaların yeni ürünler sunmak ve yeni pazarlar bulmak suretiyle sergilediği esnekliğin, son dönemde yaşanan sıcak çatışma da dahil olumsuz koşullarda muhtemel kayıpların telafi edilmesine imkan sağladığını anlatan Kavcıoğlu, dış dengenin önemli unsur olmasının yanı sıra geniş istihdam ve gelir kaynağı da olan turizm sektörünün ilk 5 aydaki performansının memnuniyet verici olduğunun altını çizdi.
Ziyaretçi sayılarının 2021'e göre aylık bazda artış kaydettiğinin ve 2019 rakamlarına yaklaştığının görüldüğünü belirten Kavcıoğlu, seyahat gelirlerinde ulaşılan seviyenin ise 2019 yılını geçtiğini söyledi.
Kavcıoğlu, kredilerin kapasite artırıcı ve ihracatı destekleyen yatırımlara dönüşmesini sağlayacak şekilde hedefli alanlarda kullanımının mevcut politikalar için büyük önem arz ettiğini dile getirerek, yatırımları ve üretim kapasitesini artıracak hedefli kredi kullanımının hem sürdürülebilir büyümenin sağlanmasına hem de cari işlemler dengesine olumlu katkı vereceğini belirtti. Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Yılın ilk altı ayında gerçekleşen ticari kredi artış miktarı önceki altı ayda gerçekleşen artışın 3,9 katına, 2021 yılı tamamındaki artışın ise 2,5 katına çıkmıştır. Yılın ilk çeyreğinde kredilerde gözlenen bu ivmelenme sonrasında paydaşlarımızla koordineli ve hedefli kredi politikamızla uyumlu olarak, KOBİ, ihracat, yatırım, tarım gibi bazı seçili kredi türleri hariç olmak üzere makro ihtiyati tedbirler aldık. Bu tedbirler sonucunda, son dönemde ticari ve bireysel kredilerin büyüme hızlarında bir yavaşlama gözlenmiştir. Yine bu doğrultuda, 2021 yılının ikinci yarısından itibaren atılan adımlarla tüketici kredilerinin tüm krediler içindeki payı önemli ölçüde gerilemiştir."
"Uluslararası enerji fiyatları, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 11,4 artarak tüketici fiyatları üzerinde önemli bir baskı oluşturdu"
Kavcıoğlu, yılın üçüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, yılın ikinci çeyreğinde, enerji ile gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki güçlü artışların, küresel tedarik zincirinde süregelen aksaklıkların neden olduğu arz kısıtları ve döviz kuru gelişmelerinin, tüketici fiyatları üzerinde baskı oluşturmayı sürdürdüğünü ve bunların enflasyondaki artışın temel belirleyicileri olduğunu söyledi.
Tüketici enflasyonunun, haziranda yıllık bazda yüzde 78,6 gerçekleşerek Nisan Enflasyon Raporu'nda öngördükleri patikanın üzerinde kaldığını belirten Kavcıoğlu, "Haziran ayı yıllık tüketici enflasyonun yüzde 81,5'inin dışsal şoklardan en çok etkilenen gıda, enerji ve temel mal grupları kaynaklı olduğunu görmekteyiz. Diğer taraftan, çekirdek enflasyon göstergeleri daha olumlu bir görünüm sergilemektedir." diye konuştu.
Kavcıoğlu, yılın ikinci çeyreğinde ithalat birim değer endeksinin, özellikle enerji fiyatlarındaki artışa bağlı yükseldiğini ve enflasyonu yukarıya çeken ana unsurlardan biri olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Söz konusu dönemde tarım ve endüstriyel metal fiyatlarında bir miktar düşüş gözlenmekle birlikte uluslararası emtia fiyatlarındaki göreli yüksek seviyeler korunmuştur. Küresel enerji piyasalarında, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışma nedeniyle daha belirgin hale gelen arz ve talep dengesizliklerinin yılın ikinci çeyreğinde de sürmesi, enerji fiyatlarındaki yüksek artışların devam etmesine neden olmuştur. Uluslararası enerji fiyatları, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 11,4 artarak tüketici fiyatları üzerinde önemli bir baskı oluşturmuştur."
"Araçlarımızı geçtiğimiz çeyrekte etkin olarak kullandık ve kullanmaya devam edeceğiz"
Kavcıoğlu, son üç aylık dönemde, küresel arz zincirlerindeki aksaklıkların, süregelen jeopolitik sorunların, taşımacılık maliyetlerinin tarihsel ortalamasının üzerindeki yüksek seviyelerinin sürmesine ve yurt içi tedarik süresindeki olumsuz görünümün kısmen iyileşmekle birlikte devam etmesine neden olduğuna dikkati çekti.
Yılın ikinci çeyreğinde çıktı açığı göstergelerinde bir önceki çeyreğe göre yavaşlama gözlendiğine işaret eden Kavcıoğlu, "Ayrıca küresel büyüme beklentilerinin de aşağı yönlü güncellemesiyle yılın ikinci yarısında çıktı açığının tedricen azalarak talep koşullarının enflasyona verdiği katkının daha da gerileyeceğini öngörüyoruz. Üretim bazlı çıktı açığı göstergeleri ikinci çeyrekte yavaşlama kaydederken, kredi etkisinin dahil edildiği gösterge ilk çeyrekteki güçlü seyrini korumuştur." değerlendirmesinde bulundu.
Kavcıoğlu, Nisan Enflasyon Raporu'ndan sonraki süreçteki para politikası uygulamalarına da değinerek, "Almakta olduğumuz kararlarla en kısa zamanda enflasyonda kalıcı bir düşüşü sağlamayı amaçlamaktayız. Bu kapsamda faiz politikasıyla birlikte, likidite, teminat, zorunlu karşılık ve uluslararası rezervlerin yönetimine ilişkin politika bileşenini etkin bir şekilde kullanmaktayız. Bütünleşik politika çerçevemizde liralaşma perspektifiyle araçlarımızı geçtiğimiz çeyrekte etkin olarak kullandık ve kullanmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
Liralaşma stratejileri
Arz sürekliliği ve cari fazla kapasitelerini destekleyecek finansal koşulları oluşturmak amacıyla mayıs-temmuz döneminde politika faizinin sabit tutulmasına karar verdiklerini anımsatan Kavcıoğlu, kredilerin artış hızını ve kompozisyonunu, reel ekonomik faaliyetle uyumlu hale getirecek önlemleri kararlılıkla aldıklarını vurguladı.
Ticari kredilerde gözledikleri ve parasal istikrarı tehdit eden hızlı artış karşısında son dönemde makro ihtiyati politikalarını güçlendirdiklerini aktaran Kavcıoğlu, bu anlamda devreye aldıkları zorunlu karşılık oranı uygulamasını anlattı.
Kavcıoğlu, son dönemde, liralaşma stratejileri doğrultusunda attıkları adımların önemli bir parçasını da teminat yönetiminde yaptıkları değişikliklerin oluşturduğuna dikkati çekti.
Bu değişikliklerle temel amaçlarının, piyasaya sağladıkları fonlama karşılığı aldıkları teminatlarda Türk lirası cinsi varlıkların payını artırmak olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, finansal mimarilerini liralaşma ekseninde yeniden ve sağlam temeller üzerinde şekillendirmek üzere devreye aldıkları uygulamalardan bahsetti.
Kavcıoğlu, düzenlemeler sonrasında, uzun vadeli Türk lirası faizlerinin politika faizine yakınsadığını ve getiri eğrisinin para politikasının etkinliğini artıracak şekilde bütün vadelerde aşağı geldiğini gözlemlediklerini belirterek, "Ekonominin potansiyeliyle uyumlu bir parasal büyümeyi gözeterek para piyasaları, kamu borçlanması ve krediler dahil olmak üzere Türk lirası tüm faizlerin politika faizimize yakınsaması ve parasal aktarımın korunması için gereken adımları atmaya devam edeceğiz." dedi.
Gerçekleşen olumsuz jeopolitik risklerin ve küresel finansal koşullarda artan oynaklıkların arka arkaya gelen arz şoklarıyla tarihi yüksek seviyelere ulaşmış enflasyonu ve aynı anda ekonomilerin yavaşlamasını beraberinde getirdiğini söyleyen Kavcıoğlu, gelişmiş ekonomiler dahil olmak üzere bazı ürünlerin erişilebilirliğinin kesildiği bir dönem yaşandığını dile getirdi. Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Enflasyonun ekonomimizde de belirgin olarak hissedilmekle birlikte arzın sürekliliği açısından ülkemiz en iyi durumdaki ekonomilerden biridir. İş gücüne katılım ve istihdam dahil iş gücü piyasamız sağlıklı işlemekte, aynı zamanda imalat ve ihracat odaklı gelişen üretim yapımız güçlü bir seyir izlemektedir. Yaşadığımız yüksek enflasyonun temel belirleyicileri güçlü ve sürekli arz şokları, döviz kuru gelişmeleri ve bunların etkisiyle bozulan fiyatlama davranışlarıdır. Para politikası kararlarımızda, üretim ve yatırımların sürekliliğini sağlayacak ve sürdürülebilir cari denge hedefini destekleyecek finansal koşulların oluşumunu gözetiyoruz. Bu durumu, ayrıca, sektöre de öncülük edecek ihracat ve yatırım hedefli kredi programlarıyla ve makro ihtiyati politikalarımızla destekliyoruz. Nitekim, ihracatımız, firmalarımızın performansının yanında, sağlanan finansman koşullarının da etkisiyle güçlü seyrini sürdürmektedir."
"Kredilerin hızı ve iktisadi faaliyetle uyumlu kullanımını hedefleyen tedbirlerimizi kararlılıkla devreye aldık"
Kavcıoğlu, ihracat ve yatırım odaklı hedefli kredilerin cari dengeye olumlu katkısını destekleyen düzenlemelerle, ekonominin cari fazla verme kapasitesinin artırılmasının, kalıcı fiyat istikrarı için kritik önem arz ettiğini söyledi.
Yılın ikinci çeyreğinde, özellikle bölgesel çatışmanın tırmanmasından sonra kredilerin artış hızında önemli bir yükseliş gözlemlediklerini vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Jeopolitik riskler karşısında, bir kısmı yükselen işletme sermayesi ve yatırım ihtiyacından olsa da sağlanan finansman kaynaklarının bir kısmının artan küresel belirsizlik algısıyla kur istikrarını tehdit edecek şekilde kullanıldığını tespit ettik. Dolayısıyla, kredilerin hızı ve iktisadi faaliyetle uyumlu kullanımını hedefleyen tedbirlerimizi kararlılıkla devreye aldık. Paydaşlarımızla da yüksek bir koordinasyon halinde tamamlayıcı tedbirlerle uyguladığımız politikalar sonucunda kredi gelişiminde normalleşmenin başladığını görüyoruz. Alınan kararların etkileri yakından izlenerek, ticari ve bireysel kredilerde olağan dışı gelişmelere karşı gerektiğinde ilave tedbirler alınmaya devam edilecektir. Türk lirasının iktisadi faaliyetle uyumlu gelişimi hem kaynakların doğru alanlara yönlendirilerek daha verimli kullanılması hem de döviz kuru üzerinde suni baskıların oluşmaması açısından kritik önemdedir."
Kavcıoğlu, parasal aktarımın etkinliğinin artması ve korunması amacıyla, tahvil, kredi ve mevduat faizlerinin politika faizimize yakınsamasını ve likiditenin liralaşma ekseninde sağlanmasını bir arada mümkün kılacak bir yaklaşımla hareket etiklerini vurgulayarak, "Merkez Bankası, Türk lirasının temel sağlayıcısı olarak elindeki tüm araçlarla liraya olan talebi yapısal ve kalıcı olarak artıracak, bu amaçla çelişen tüm mekanizmalardan tedricen çıkacaktır. Aldığımız güçlü teminat ve likidite önlemlerini bu ilke doğrultusunda uyguluyoruz. Türk lirasının değerinin finansal sistemde istikrarlı bir şekilde oluştuğunu ve likiditenin verimli dağıldığını görene kadar etkilerini ölçerek ve kademeli bir yaklaşımla adımlarımızı atmaya devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Dış politikanın enflasyonu doğrudan etkileyebildiği zorlu bir dönemden geçtiklerini belirten Kavcıoğlu, bu çerçevede küresel jeopolitik risklere karşı uygulanan etkin politikaların gerek arz güvenliği gerekse cari denge üzerindeki olumlu katkılarını, ekonomik parametrelerle ölçülebilir şekilde gördüklerini söyledi.
Kavcıoğlu, liralaşmada da bu bütüncül perspektifin desteğini aldıklarının ve almaya devam edeceklerinin altını çizerek, "Alınan tedbirler ve koşulların normalleşmesiyle, mali dengeye ek olarak, cari dengenin de sürdürülebilir seviyelere ulaşması ve bu süreçte liralaşma ekseninde güçlü bir finansal mimarinin oluşturulmasını takiben enflasyonun hızla tahminlerimizle uyumlu seviyelere düşmesi sağlanacaktır." dedi.