Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören, Kentsel Dönüşüm Yasası ilk çıktığında dönüşmesi gereken konut ve iş yeri sayısının 20 milyon olarak belirlendiğini, bunun 3’te1’inin dönüştürülmesinin hedeflendiğini söyledi.
11 yıl sonunda kentsel dönüşümün yüzde 15’inin başarıldığını belirten Öngören, toplumda deprem konusundaki duyarlılığın çok uzun sürmediğini, bu konunun gündemde belirli bir süre sonra ana önceliğini yitirdiğini ifade etti.
Prof. Dr. Öngören, deprem konusundaki hassasiyetin sürdürülebilir kılınması gerektiğini, 2007’deki deprem yönetmeliğinden sonra yapılan binaların güvenli olduğunu, depremde yıkılan binaların yüzde 94’ünün 2007’den önce yapılan eski binalardan oluştuğunu belirtti.
12 DAİRE OLDU 36 DAİRE
İstanbul’un nüfus olarak Türkiye’nin yüzde 20’sine tekabül ettiğini aktaran Öngören, şöyle devam etti:
“Uzmanlara göre, İstanbul’da 3,6 milyon konut var. Bunun yaklaşık 1,3 milyonunun dönüştürülmesi lazım. 2012’den bu yana bu bina stokunun yüzde 15’ini dönüştürdük. Uygulamada bazı sorunlar yaşadık, bina bazında dönüşümler yaptık.
Bu kentsel dönüşüm değil, bina yenileme oldu. Bunun altyapıya bir faydası olmadığı gibi bir de yük getirdi. Binada 12 daire varken dönüşümden sonra 36 daire oldu. Bu nedenle ekstra bir yük bindi. Sadece binayı depreme dayanıklı hale getirdik.
Bu nedenle geçmişten ders almalıyız. Öncelikli olarak ‘Kentsel Dönüşüm Eylem Planı’mızı revize etmemiz gerekiyor. Bunun için doğru senaryoya ve bunu karşılayacak bir finans örgütlenmesine ihtiyacımız var. ”
İSTANBUL YA SİLİVRİ YA İZMİT TARAFINA DOĞRU GENİŞLETİLMELİ
Prof. Dr. Öngören, İstanbul’da şehrin batı ve doğu yönünde gelişeceğini anlattı.
Kuzey ormanlarının İstanbul’un ciğerleri olduğuna dikkati çeken Öngören, “O yüzden İstanbul ya Silivri ya da İzmit tarafına doğru genişlemeli. Türkiye’de arazinin yüzde 72’si hala devlete ait. Bunları arsalar haline getirip, yeni uydu kentler için alanlar oluşturmalıyız.” diye konuştu.
Prof. Dr. Öngören, son yaşanan depremlerden sonra “Afet Yeniden İmar Fonu” kurulduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Bundan sonra oluşturulan bu merkezi fona devamlı finansman toplanması gerekiyor. Bu finansmanlarla rezerv alanlar belirlenecek. Şehrin gelişim çizgisine uygun, ormanları, meraları yok etmeden, mümkün olduğu kadar fay hatlarından uzakta yeni uydu mahalle, belde ve ilçeler kurulmalı.
Tabii insanları oralara taşınmaya ikna edecek cazibe alanları oluşturmalıyız. Buralar, okul, metro, yeşil alan, kültürel etkinlik imkanları olduktan sonra ancak cazip hale getirilebilir. O zaman insanlar çürük binalardan bu cazibe alanlarına taşınır.”
Devletin kentsel dönüşümü desteklemeye devam ettiğini belirten Öngören, çok önemli yeni bir kentsel dönüşüm destek paketi açıklandığını anımsattı.
Prof. Dr. Öngören, “Daire başına 600 bin liralık destek, 1 milyon 250 bin liraya çıkartıldı. İnşaat şirketlerine ise 48 aya kadar vadeli 100-250 milyon lira kredi tutarı oluşturuldu. Bu desteklerin kentsel dönüşüme yararlı olacağına inanıyorum.” değerlendirmesini yaptı.
Kentsel dönüşümde bu zamana kadar “vatandaş kendisi yapsın” bakışıyla konuya yaklaşıldığını dile getiren Öngören, gerek İstanbul’da gerekse Anadolu’da çok başarılı kentsel dönüşüm uygulaması yürüten belediyeler olduğunun altını çizdi.
BETON TEK TERCİHİMİZ OLMAMALI
Öngören, planlı bir Kentsel Dönüşüm Eylem Planı ile Türkiye’deki çürük binaların 5 yıl içinde dönüştürülebileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Uygulamada, çalışmayan modülleri değiştirmeli, daha işlevsel modüller koymalıyız. Kentsel dönüşüm zor bir şey değil, milletimiz ve devletimiz el ele verdiği sürece bunu başaracağımıza inanıyorum. Önemli olan doğru kurgularla bunu yapmamız lazım. Mesela yeni şehirler kurarken binaları 100-200 yıl yaşayacak şekilde kurgulamalıyız.
Avrupa’da 20 yıl için değil 100 yıl için bina yapılıyor. Ona uygun malzemeler kullanıyor. Beton tek tercihimiz olmamalı. Çok farklı yapısal malzemeler var artık. Bunları organize edersek aynı zamanda farklı iş alanları da açmış olacağız. Beton bizim zorunluluğumuz değil.”