Alanda, Sibirya'da kullanılan taş alet teknolojisinin izlerine rastlandı. Yeni buluntuların gün yüzüne çıkarılması amacıyla bu yılki kazılar başladı. Göbeklitepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul bazı alanlarda yapılacak kazıların 100 yıl sürebileceğini açıkladı.
12 bin yıllık geçmişiyle "Tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen Göbeklitepe'de, keşfedildiği günden bu yana gerçekleştirilen kazılarda neolitik döneme ait önemli bilgilere ve eserlere ulaşıldı.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Kafkasya Orta Asya Arkeoloji Araştırmaları Merkezi'nden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Semih Güneri, Sibirya'dan Göbeklitepe'ye aktarılan yeni arkeolojik belgelere ulaştıklarını belirterek, teknolojinin kanıtı niteliğinde, baskı yöntemiyle üretilen taş aletlerin bulunduğunu aktardı.
Ünü sınırları aşan ve her yıl binlerce turisti ağırlayan Göbeklitepe'de, bu yılki kazılarda yeni alanların ortaya çıkarılması için çalışma da yapılacak.
Göbeklitepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, Taş Tepeler projesi kapsamında Göbeklitepe'de kazı çalışmalarına başladıklarını belirtti.
Bu yılki Göbeklitepe kazılarını ekim ayı ortasına kadar sürdürmeyi planladıklarını aktaran Karul, şöyle konuştu:
"Ağırlıklı olarak koruma ve konservasyona yönelmiştik ama bu yıl yeni kazı alanları da oluşturduk. Göbeklitepe'de ikinci tabakaya ilişkin yapı kalıntılarında temizlik çalışmaları devam ediyor. Aynı zamanda çatıyla koruma altında olan alandaki D tapınağı olarak adlandırılan bina içerisinde de temizlik ve kazı çalışmalarını sürdürüyoruz. Orada zemine oyulu alanlar vardı, daha önceden kazılmamış yeni alanlarda kazılar yaptık. Bu yıl Göbeklitepe ve Taş Tepeler Projesi'ndeki yerlerde ekim ayının ortalarına kadar kazı çalışmaları devam edecek. Bu, yaklaşık 4-5 ay gibi bir süreç ifade ediyor."
Kazıların çok dikkatli şekilde yapılmasının önemine dikkati çeken Karul, Taş Tepeler projesindeki bazı alanlarda yapılacak kazıların 100 yıl sürebileceğini ifade etti.
Karul, arkeolojinin gelişen ve yeni teknolojiyi kullanan bir bilim dalı olduğunu vurgulayarak, "Biz arkeolojik alanların bir kısmının rezerv alan olarak korunması gerektiğini düşünüyoruz. Bir taraftan da kazı ve koruma dengesinin de birlikte gitmesi gerekiyor. Dolayısıyla açığa çıkardığınız her şey, bir taraftan da tahribata açık hale geliyor. Bu dengeyi kurduğumuz ölçüde de kazıların ileriki yıllarda nasıl şekilleneceğini belirlemiş oluyoruz" diye konuştu.