İnsanların kişisel özelliklerini ve gündelik hayatını paylaşabildiği bu sanal ortam, doğru ve dozunda kullanılmazsa bağımlılığa dönüşerek daha ciddi sorunlara zemin hazırlıyor. Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık, konunun bilinmeyenlerine ışık tutarken Uzman Klinik Psikolog Nigar Çiçek, sosyal medya bağımlılığının psikolojik nedenlerini açıklıyor.
Sosyal medyanın ve toplumların birbirlerini beslediği aynı zamanda değiştirdiği bir dönem yaşıyoruz. İnsanların birbirine daha hızlı ve kolay ulaşabiliyor olması, bilginin daha kısa sürede yayılmasına, yaratıcılığın ortaya çıkmasına imkan sağlıyor.
Ancak diğer yandan bu hız, manipülasyon ve dezenformasyon tehlikesini artırıyor, sosyal izolasyona dolayısıyla bağımlılığa yol açıyor.
Sosyal medya platformlarının riskleriyle başa çıkmak için sorumluluk sahibi bir kullanım, bilgiye eleştirel yaklaşım ve gerçek dünyadaki sosyal bağlantılara öncelik tanımak gibi adımların altını çizen Ali Murat Kırık, sosyal medyayla bütünleşen toplumların gelecekteki yapısını şu cümlelerle ifade ediyor:
"Gelecekteki toplum yapımızı kestirmek zor olsa da, sosyal medyanın etkisi altında daha fazla bireyselleşme, geleneksel topluluk bağlarının zayıflaması ve bilgi kirliliğinin artışı beklenebilir. Ancak, sosyal medyanın olumlu etkilerini de göz ardı etmemeliyiz. Empatiyi artırma, kültürel çeşitliliği destekleme ve sosyal aktivizme katılımı teşvik etme gibi faktörler, toplumsal değişimde olumlu etkiler yaratabilir."
İNTERNETTEN BULAŞAN HASTALIK: YOUTUBE NARSİZMİ, ENFORNOGRAFİ HİKİKOMORİ VE DAHA FAZLASI
Sosyal medya bağımlılığının artan türlerinden biri de 'Youtube narsizmi' olarak tanımlanan, kişinin hayranlık talep etme eğilimidir.
Kullanıcının platform üzerinde aşırı övünme, başkalarını aşağılama veya küçümseme, kendini diğerlerinden üstün görme, başkalarının duygularını önemsememe ve diğerlerine hükmetme arzusu gibi narsistik kişilik özelliklerini barındıran Youtube narsizmi, teknoloji çağının yarattığı hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Youtube narsizmini psikolojik açıdan değerlendiren Psikolog Çiçek, şu ifadeleri kullanıyor:
"Youtube narsistleri, kendilerine güvenin içinde aslında güvensizlik duygusu yaşar. Bunun yanı sıra kendi isteklerini önemsemek, insanlar üzerinden hayranlık ihtiyacını gidermek olarak tanımlanan bu durum, empati eksikliği, ayrıcalık beklemek gibi temelde kendi kırılmışlığını kimsenin görmesini istemeyen, kendini abartılı sunan bir tablo çizer. Bu yüzdendir ki son günlerde uçlarda yaşayan, günlük hayatı olduğundan daha şatafatlı sunan, abartılı içeriklerle karşılaşıyoruz."
ÖZELLİKLE ÇOCUKLAR VE GENÇLER ARASINDA YAYILIYOR
Geniş kitlelere ulaşan sosyal medya kullanıcısı, platform üzerinden topladığı beğeni ve etkileşim sayesinde kendini daha önemli hissediyor ve narsistik eğilimleri tetikleniyor.
Bu durum, kişinin sürekli olarak kendini sergilemesine ve daha fazla dikkat çekme arzusuyla dezenformasyona varan içerikler ortaya koymasına yol açıyor.
Bunun yanı sıra, dijital dünyanın ciddi bir rekabet ortamı yaratmış olması kullanıcıların, kendilerini başkalarıyla kıyaslamalarına, yalnız hissetmelerine ve değersizlik duygusu beslemelerine neden oluyor.
Sevgi yetersizliğini, narsizm eğiliminin başlıca nedeni olarak gören uzman psikolog, anne-babadan 0-1 yaş temel güvenin gelişmemesinin de narsizmin tetikleyici unsurları arasında bulunduğunu ifade ediyor.
Dijital cihazların aşırı kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan diğer tehlikenin adı ise 'enfornografi.' Fiziksel ve zihinsel bir hastalık olarak bilinen enfornografi, bireyin dijital cihazlara karşı aşırı bağımlılık geliştirmesi olarak dikkat çekiyor.
Kişinin kendisi ya da yakın çevresi hakkında bilinmemesi gereken şeyleri ortaya çıkarmaya sebep olan hastalık, 'blog ifşacılığı' olarak da tanımlanıyor.
Özellikle çocuklar ve gençler arasında yaygınlaşan bu durum anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, kas-iskelet sistemi ağrıları ve dikkat eksikliği gibi çeşitli rahatsızlıklarla ön plana çıkıyor.
E-HASTALIKLAR HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Hikikomori ise Japon kültüründen gelen, insanların sosyal hayattan kendilerini izole ederek dünya ile bağlarını zayıflatan e-hastalıklar arasında yer alıyor.
Hikikomori, uzun süreli depresyon ve anksiyete bozukluğunun bir sonucu olarak ortaya çıkıyor ve dijital dünyanın etkisiyle derinlik kazanıyor.
Dijital dünya aracılığıyla iletişim sağlayan kullanıcıların sosyal etkileşim ihtiyacını azalttığını ileri süren Doç. Dr. Ali Murat Kırık, hikikomorinin belirtilerini sıralıyor:
"Sosyal medya üyeleri, sanal topluluklar aracılığıyla gerçek dünya ile bağlarını zayıflatabilir. Hikikomori belirtileri, kişinin sosyal izolasyon düzeyine bağlı olarak değişebilir ve hafif vakalarda sosyal etkinliklerden kaçınma eğiliminden, daha şiddetli durumlarda evden çıkmayı tamamen reddetme ve çeşitli psikolojik belirtilere kadar geniş bir yelpazede görülebilir."
Uzman doktor Nigar Çiçek, sosyal medya kökenli psikolojik hastalıkların en çok ergenlik çağında, daha kişiliği oturmamış olan gelişim dönemindeki yaş grubunu etkilediğini söylüyor ve sebebini, kişilik yapısını fazla uyaran çevre şartlarına dayandırıyor.
O şartlardan bazılarını ise şöyle sıralıyor:
Yolunda gitmeyen insan ilişkileri
Hayattan keyif alamama
Sevgi-saygı görememe
Üretkenliği sürdürebileceği aktivitelerden yoksunluk
Aileyle ya da sevdikleriyle zaman geçirememe
Editör: Türkiye Kulisi